22 Aralık 2007 Cumartesi

OYUNCULAR DA MEMNUN

Tatlı Bela Fadime dizisinin başrol oyuncularından Nehir Erdoğan ilk kez bir Karadeniz dizisinde oynadığını belirterek,Karadeniz, ülkemizin güzel yörelerinden biri. İnsanları inanılmaz hoş. Burada gerçekten çok hikaye var dedi.

Dizilerin sayısının artmasıyla doğru orantılı olarak Karadeniz'de çekilen dizi sayısının arttığını dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
Bu iyi de oluyor. Resim olarak, doğası, motifleri çok güzel. Burası tablo gibi. Kamerayı nereye kurarsanız kurun bir tabloyla, cennetle karşı karşıyasınız. Konakladığımız otel dağın zirvesinde bulunuyor. Dün akşam inanılmazdı. Sadece yağmur ve sis vardı. Sessizlik içinde bir gece geçirdik. Sanki Fadime, sislerin içinde harikalar diyarındaydı.Temiz havada kendimizi çok zinde hissediyoruz. Buralara küresel ısınma gelmeyecek gibi.

Dizinin diğer başrol oyuncusu Berk Oktay da ilk kez Karadeniz'e geldiğini ifade ederek,Burası muhteşem bir yer. Burada dizinin çekilmesinden mutluyum. Keşke bütün bölümleri burada çekilse dedi.

Karadeniz insanının çok sıcak ve samimi olduğunu vurgulayan Oktay, Burada ne kadar insan tanıdıysam hepsi böyle. Diziyi beraber izlediğim arkadaşlarım;Muhteşem bir yer, oraya gideceğiz, kalabileceğimiz bir yer tavsiye eder misin; diyorlar. Buranın güzelliklerine gerçekten aşık oldum. Böyle yer dünyanın hiçbir yerinde olmaz; diye konuştu.

Sessiz Gemiler 13. Bölüm 22 Aralık Cuma



Mümtaz Bey hayatı boyunca kendi bildiği doğrulardan şaşmamıştı... Şerefli, dürüst meslek hayatı süresince, kendisini karısı ve 5 çocuğunun geleceğine adamıştı... Çocuklarının hayırlı ve başarılı insanlar olarak hayata atılmalarını istemişti... Otoriter bir baba olarak görünse de, bütün sevgisini kalbinde saklamıştı... Çocukları hayata atıldığında, acaba hepsi Mümtaz beyin istediği gibi evlatlar olabilmiş miydi? Bir baba olarak, görevini yapmış olmanın huzurunu yaşıyordu... Büyük oğlu Ahmet, başarılı bir öğrenci değildi, ama karısıyla beraber ticarete atılmıştı... Büyük kızı Şule, Tıp Fakültesinde okurken, mutluluğu seçmiş, işadamı İrfan'la evlenmişti... Ali, hukuk fakültesini bitirmiş, Ankara'da avukatlık yapıyordu... Murat, üniversiteyi bitirdikten sonra, Amerika'ya yerleşmişti... Şenay müzik öğretmeni olmuş, Anadolu'nun bir köyüne tayin olmuştu... Ancak yıllardır onlardan bihaber olan Mümtaz Bey, çocuklarının hayatındaki gerçeklerin ne kadarını biliyordu... Belki bir bölümünü, belki de hiç birini...Amerika'daki oğlu Murat neden aramıyordu... Peki ya diğer çocuklarının durumuneydi... Mümtaz bey, torunu Ceren ziyarete geldiğinde: "Hayat böyle bir şey kızım... Sen de birgün kendi yuvanı kuracaksın... Senin de çocukların, torunların olacak... Onları kucağına alacaksın... Sevginin ne demek olduğunu anlayacaksın... Ama büyüdüklerinde, kendi hayatlarını kurduklarında sen de bir köşede kalacaksın.... İşte o zaman da acının ne demek olduğunu anlayacaksın!.." demişti.Mümtaz Bey yaşadığı yıkımın hüznünü yaşarken, çocuklarının hayatında yerini alırken gördükleri, onlara sağladığı mükemmel bir hayat mıydı, yoksa bilmeden yok ettiği gelecekleri miydi... Ama şu an bir tane doğru vardı... Hangi yaşta olursa olsun, hayata hergün yeni baştan başlamak...